top of page

RÖPORTAJLAR / INTERVIEWS

''Hayaletlerin Ziyafeti''

Röportaj: Su Güzey

 

 

 

Su: "Felsefi konseptler, koreografik araca nasıl dönüşebilir?", sorusuyla bu araÅŸtırma sürecine baÅŸlamışsın. Hayatının nasıl bir döneminde kafanda canlandı? Bu soruyu sorarken, aklında baÅŸkalarıyla paylaÅŸma fikri hali hazırda var mıydı?

 

 

 

Gizem: Bu soruyu bu ÅŸekilde 2013 yazında sorabilmeyi baÅŸardım. Etrafımda gezinen; ancak, bir belirip bir kaybolan hislerin ve sezilerin dile dökülmesi, bir araÅŸtırma metni yazmaya baÅŸlamamla oldu. Konservatuarda geçirdiÄŸim üç senede bedene dair, gittikçe incelmeye baÅŸlayan bir yaklaşım oluÅŸmaya baÅŸlamıştı.Ve her gün beliren baÅŸka baÅŸka hisler. BoÄŸaziçi Ãœniversitesi'nden bana hediye olan baÄŸlama oturtma ya da farklı baÄŸlamlar arasında iliÅŸkisellik kurabilme merakım dolayısıyla, 2013 ün ilk aylarında Bilgi Ãœniversitesi Felsefe Bölümünden sevgili Selen Ansen'in bedensellikle ilgli derslerine katılmaya baÅŸlamıştım.Şüphesiz o zamana kadar biriktirdiklerim, MSGSÃœ ÇaÄŸdaÅŸ Dans'ta kendi devrimlerimi gerçekleÅŸtirdiÄŸim üç sene ile iyice tutuÅŸmuÅŸ, Selen'in dersi vesilesiyle de kendimden taÅŸmaya baÅŸlamıştı. Böylesi taÅŸkınlık anlarında insanlara sarılmayı çok severim. Hediye almayı. Åžarkı söylemeyi. TaÅŸkınlık anları benim için öteye açılımlar oluveriyor. Bedensel ve entellektüel olarak böylesi bir coÅŸkunluk sürecindeyken çıkıverdi bu fikir. Ancak, soruyu sorarken "bedenleriyle yaÅŸamayı" önemseyen baÅŸka insanların bu soruya dair yaklaşımlarının, analizlerinin ve yorumlamalarının nasıl olacağına dair çok büyük merakım vardı.

Benim felsefeye ve sanata…. Aslında hayata bakışımda çok önemsediÄŸim bir nokta var, çoklu duyuÅŸ, çoklu görüş, çoklu hissediÅŸ. Çok. ÇoÄŸ. Ço. Ko.Kosmos. Bu, hem kendi in'ime doÄŸru hem de öteye doÄŸru gelen bir çoÄŸ'luk. Farklı insanların bir soruyu nasıl algıladıkları, bu soru ile nasıl hemhal oldukları ve tercihleri çok ilgimi çekiyor. Atölyenin çaÄŸrı metninde de belirttiÄŸim gibi "bu konseptlerin var oluÅŸlarının, farklı bedenselliklerde nasıl geniÅŸleyebileceÄŸi, çoÄŸalabileceÄŸine ve parçalanabileceÄŸine dair" bir paylaşım alanı yaratmak da benim kendime bir hediyem oldu. Böylesi alanlar, bahsettiÄŸim taÅŸma durumunu devam ettiren ÅŸeyler oluyor, benim için. YaÅŸamıma yaÅŸam katan, nefesime nefes katan. Ne diyeyim, bu paylaşımı mümkün kılan herkese  Ã§ok teÅŸekkkürler…

 

 

Su:    Peki, bu soruyla, varolan bir yolu mu bulmaya çalışıyorsun yoksa daha önceden varolmayan bir yolu oluÅŸturmaya mı? "Nasıl dönüşüyor", deÄŸil "nasıl dönüşebilir?" olmasının sebebi var mı?

 

Gizem: Bir hayalim var benim. Tek geçer akçenin sarılma olduğu. Fark ediyorum ki sorularım, huzursuzluklarım, hüzünlerim, coşkularım buraya bağlanıyor. Kelimelerde ilk bu ilgimi çekiyor:

-()ş eki. Ş'nin bir şifa olduğunu düşünüyorum. Dön-üş. Ol-uş. Titre-ş. Uzayıp evrene giden şşşş sesinin bir açıklık olduğunu düşünüyorum. Beraberliğe bir davet. -ş'nin sahip olduğu spiral yapının bedendeki spiral yapının ve spiral beraberliğin, farklı bir katmandaki var oluşu olduğunu düşünüyorum. -ş'nin, evrene sarılmanın çizgideki hali olduğunu hissediyorum. -ş'nin kendine kendine bir sarılma olduğunu hissediyorum.

Dolayısıyla, sorudaki "dönüşmek" benim için çok önemli. Başlangıcı ve bitişi olmayan ve bununla ilgilenmeyen bir arayışı ifade ediyor, kendiliğindenliği ve kendiliği. Biraz önce de bahsettiğim gibi farklı dönüşler'in, farklı spiraller'in nasıl olabileceğini merak ettiğim için. "Dönüşüyor" değil de zaman vurgusu olmayan bir "dönüşebilirlik". Farklı potansiyellere açıklığı vurgulamak adına da dönüşebilirlik. Kendiliğinden bir dönüşüme, kendi kendine sarmalanan bir dönüşüme. Ne diyeyim, bu dönüşümü kendiliğinden mümkün kılan evrene çok teşekkürler:)

 

 

 

Su: Atölyenin gerçekleşmesinde kendisini de yakından tanıdığımız Ah! Kosmos'un (aka Başak Günak), "canlı ses" adı altında yer aldığını gördük. Başak, atölyeyi destekleyen ya da gözlemleyen (spectator) bir noktada mı duruyor, yoksa katılımcılardan biri olarak mı yer aldı?

 

 

Gizem: Aslında bu soruyu Ah! Kosmos'a sormak gerekirdi. Kendisini nasıl hissetti acaba? :)

Ama benim kendisine yaptığım davetin altında atölyenin kurucu öğelerinden biri olarak ses'i düşünmem vardı. Şu an fark ediyorum ki kendisini atölye yürütücülerinden biri olarak yazmak daha yerinde olurmuş. Atölyedeki buluşmanın en yalın niyetinde "sesten, düşten, hareketten, nefesten hayaletler" çağırmak vardı. Bu saydığım her öğeye aslında, titreşimlerin farklı yoğunluklarının tezahürü olarak bakıyorum. Ancak, bedendeki titreşim sahalarında içinde yaşadığımız sosyo-ekonomik ve kültürel politik bağlamlardan dolayı çok yüklü enerjiler biriktiğini düşünüyorum. Atölyede, aynı mekana gelebilmek, geçmişten ve gelecekten hayaletlerimizi çağırabilmek için yalın bir titreşimde ortaklaşabileceğimizi düşündüm. Bu noktada, yarattığı titreşimle bana sürekli can veren Ah! Kosmos ilk sorduğum kişi oldu. Gözlemci olmak, katılımcı olmak, yürütücü olmak gibi pozisyonları, az önce bahsettiğim titreşim ile kurulan farklı ilişki biçimleri olarak algılıyorum. Dolayısıyla, bence atölyede bu pozisyonlar baya kayganlaştı. Ve çokça paylaşıldı. Bu soruya onun adına cevap veremeyeceğim ama kendisi olmasa atölyeyi gerçekleştiremezdim. Ne diyeyim, kendisine de can verenler çok olsun, çok teşekkürler.

 

 

Su:  Festivalin oluÅŸmasında büyük katkın oldu. Sen de karar aÅŸamasında her zaman bizimleydin. Bu festival ile nice zamansız mekanlar yaratma isteÄŸimizi, atölye önerinle pekiÅŸtirdin, doÄŸruladın. Gelmekte olan yeni nesil sanatçıların "anarÅŸist primitiv" olarak adlandırabileceÄŸim bakış açısında birleÅŸmeye baÅŸladığını düşünüyorum. Sence?

 

 

Gizem: Sizle daha önce de paylaÅŸtığım gibi Türkiye çaÄŸdaÅŸ sanat alanı için çok önemli bir yaratımda bulunduÄŸunuzu düşünüyorum. Ya da size kulak vererek, yaratımda bulunduÄŸumuzu düşünüyorum, diyeyim. Çok teÅŸekkür ederim.

Yaratım için bir yere gitmemiz gerekmiyor. O zaten gelmekte hep ama o gelmekte olanı görebilme, duyabilme açıklığı olduğunda, bir şey oluveriyor işte. Kendiliğinden. Gelen hediyeyi kabul edebilme açıklığı.

Bu coğrafyadaki kaos'un hediye verme genişliği kadar kabul edebilme açıklığı olduğunda Gezi oluveriyor işte :) Sen buna "anarşist primitiv" de ben "hediye karnavalı" diyeyim. Yeter ki dediklerimiz,-gelmekte olanı paketleme biçimlerimiz-, hediyenin önüne geçmesin. Hediyenin huzurunda sarılalım, sarmalanalım. Ne sen ol ne ben olayım spiral olalım :) Evet, böylesi bir 'anarşist primitiv hediye karnavalı .............'nı deneyimlediğimizi ben de düşünüyorum.

 

 

Su: Peki atölye, ve 1. Sanatta Görünürlük Festivali senin için nasıl geçti?

 

 

 

Gizem: Festivalin bağlamını Gezi bağlamıyla birlikte düşündüğümde anlam genişliyor benim için. (kayıt dışı ifade ile) Festival, Gezi'nin "after party"si gibiydi benim için. Ya da Gezi'nin hayaletlerinin hatırlattığı bir adalet talebiydi (bu da kayıt içi). Sanat üzerinden, evrene açılan adil bir üretim-paylaşım-çoğalma talebiydi. Çok eğlenceliydi, bol danslıydı. Gülüyorduk, sarılıyorduk, alkışlayıp titreştiriyorduk. Ses çıkardık ve sesimizi duyurduk, bolca birbirimizi duyduk.

Ağlarken yaşın gözde dolma anları vardır ya, an an yaşarız. Bir buğu oluşuyor, her şey birbirine karışmaya başlıyor, renklerin hislerin şeylerin spektrumları açılıveriyor sanki. Bir taşma, coşma tanıklığı. Şu anki gibi.

Festivaldeki gibi.

Gezideki gibi.

 

bottom of page